Aşkın dili, dini, rengi hele ki siyaseti hiç yoktur. Korkmayın, aşık olun ve aşkınızın arkasında durun...

29 Temmuz 2013 Pazartesi

Corradino Sevgilim/ Marina Fiorato


Harika bir kitap daha bitti bugün. 
Sanat duygusunu içinde öyle bir harmanlamış ki iliklerinize kadar sanat aşkını hissediyorsunuz ve sanat şehri Venedik betimlemeleriyle Venedik yolculuğuna çıktım kitabımla.
Şahane iyi geldi.
Geçmişle günümüz arasında gidip gelen kurguo kadar etkileyici düzenlenmişti ki keyifle okudum bitirdim.
İlk başlarda bir isim karmaşası yaşıyorsunuz kim nerdeydi nerden geldi diyerekten:)
Sonrasında kurgu sizi alıp götürüyor zaten o yolculuğun içinde buluyorsunuz kendinizi.
ve
Leonora, Alessandro, Corradino, Giacomo
çok yakından tanıdıklarınız oluveriyor.
Tek eksikliğini hissettiğim nokto kitabın sonunda Stephen'in de yer alması gerektiği hissiyatıydı sanırım:)
İntikamcı değilimdir ama bu sonu onun da görmesini istemiştim:D

yani diyeceğim o ki kesinlikle sıkıcı bir kitap değil
aksine oldukça keyifliydi...
Yüzümde kocaman bir tebessümle yazıyorum şu an...
Artık son 2 gün kitap okumayıp 
Ağustos ayında #kitapkardeşliği ile yeni kitabıma başlamayı düşünüyorum.
Böylece Temmuz ayını 8 kitapla bitirmiş bulunuyorum.

Bu arada perşembe sipariş verdiğim kitaplarım kitapyurdu sağolsun cumartesi elime geçince çocuklar gibi sevindim. Ben pazartesi bekliyordum da hediye gibi gelmeleri mutlu etti işte.
BUNLAR DA İŞTE O KİTAPLIĞIMIN YENİ SAKİNLERİ.

neyse 
GÖRÜŞÜRÜZ:)



23 Temmuz 2013 Salı

-22-Britanya Yolu/Amanda Hodgkinson


Biraz uzun süre elimde kaldı gibi geldi ama nihayetinde bu kitabımın da sonuna geldim.
Başlarda yavaş yavaş ilerleyen bir romandı. Ama sonlarında dram alıp götürüyor sizi.
Kitaptan çok çok etkilendiğimi söyleyemeceğim ama dediğim gibi yavaş yavaş okunulası bir kitap. Çünkü kitap olmasa da konusu oldukça etkileyici aslında.

SAVAŞ...

Savaş zamanı bir annenin ve ailesinin özlemiyle dolu olan bir babanın ve hiçbirşeyin farkında olmayan zavallı bir çocuğun dramı.
Silvana'nın çekmiş olduğu tüm acılara rağmen ben Janusz'un acılarını daha çok hissettim sanki. Daha çok üzüldüm. Peki ya zavallı Aurek...
Savaşlar geride parçalanmış hayatlar bırakıyor. Hani hayata bir kez geliyoruz diyoruz ve onu doya doya yaşamaya çalışıyoruz ya...
Savaşı gören insanlarda hayata bir kez geliyorlar ve bir kez yaşanıcak hayatları paramparça devam ediyor. 
Kitabın arka kapağındaki sözle yazımı bitirip çok da fazla bir şey söylemek istemiyorum...

HER SAVAŞ BİR KAYBEDİŞTİR... KİMİ SEVDİĞİNİ, KİMİYSE BENLİĞİNİ KAYBEDER...


19 Temmuz 2013 Cuma

Cemal SÜREYA/ Sevda Sözleri

Bir yerde okumuştum. "Şiir onu yazana değil ona ihtiyacı olana aittir." diye 
Ne kadar güzel değil mi?
Aynen öle aslında şiir de bir ihtiyaçtır bence...
İnsan kendini melodilerde satırlarda ve mısralarda bulur çoğu zaman...
Neyse kendi cümlelerimden çok Cemal SÜREYA'nın şiirleri konuşmalı bu yazımda.
Bir şiir okuma gereksinimim vardı bu aralar Cemal SÜREYE koştu imdadıma. ve dedi ki...

"Ölüm geliyor aklıma birden ölüm
Bir ağacın gölgesine sarılıyorum."


AŞK
Sen şimdi kalkıp gidiyorsun. Git.
Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler.
Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin
Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık
Sevgiyeydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı.
Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü
Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti.
Yoktu dünlerde evelsi günlerdeki yoksulluğumuz
Sanki hiç olmamıştı

Oysa kalbim işte şuracıkta çarpıyordu
Şurda senin gözlerindeki bakımsız mavi, güzel laflı İstanbullar
Şurda da etin çoğalıyordu dokundukça lafların dünyaların
Öyle düzeltici öyle yerine getiriciydi sevmek
Ki Karaköy köprüsüne yağmur yağarken
Bıraksalar gökyüzü kendini ikiye bölecekti
Çünkü iki kişiydik.

Oysa bir bardak su yetiyordu saçlarını ıslatmaya
Bir dilim ekmeğin bir iki zeytinin başınaydı doymamız
Seni bir kere öpsem ikinin hatrı kalıyordu
İki kere öpeyim desem üçün boynu bükük
Yüzünün bitip vücudunun başladığı yerde 
Memelerin vardı memelerin kahramandı sonra
Sonrası iyilik güzellik.
(1954)

SİZİN HİÇ BABANIZ ÖLDÜ MÜ?
Sizin hiç babanız öldü mü?
Benim bir kere öldü kör oldum
Yıkadılar aldılar götürdüler
Babamdan ummazdım bunu kör oldum
Siz hiç hamama gittiniz mi?
Ben gittim lambanın biri söndü
Gözümün biri söndü kör oldum
Tepede bir gökyüzü vardı yuvarlak
Şöylelemesine maviydi kör oldum
Taşlara gelince hamam taşlarına 
Taşlar pırıl pırıldı ayna gibiydi
Taşlarda yüzümün yarısını gördüm 
Bir şey gibiydi bir şey gibi kötü
Yüzümden ummazdım bunu kör oldum
Siz hiç sabunluyken ağladınız mı?

vee son olarak 
Ali İsmail KORKMAZ için...
Özgürlüğün geldiği gün 
O gün ölmek yasak 

be çocuk...


17 Temmuz 2013 Çarşamba

Kardeşimin Hikayesi/ Zülfü Livaneli

Kitap Kardeşliği adı altında dün okumaya başladığım kitabım bugün bitmiş bulunmakta. Öncelikle Kitap Kardeşliği oluşumu için ne kadar mutlu olduğumu tekrar tekrar belirtmek isterim.
Kitabı karar verildiğinin ertesi günü alıp kitaplığıma yerleştirmiştim ve okuyacağım güne kadar sabırsızca her gün gidip bir süre kitabımı izlediğimi itiraf etmeliyim( kitaplığımda kitaplarımı izleme gibi bir huyum var evet bu da bir itiraf:)):)

Zülfü LİVANELİ okumayı severim karakterini de severim favori yazarlarımdandır. Bu kitabıyla o kadar çok şaşırttı ki beni. Yanlış anlaşılmasın harika bir kurguydu duyguları, yaşamları öylesine bağlamış ki..
Söyleyeceğim cümleler tıkanıyor şu an.
Kitabın son cümlesine kadar her cümlede şok, yüz ifadelerimi zaten anlatamayacağım.

İLK BAŞLADIĞIMDA:
İlk başlarda sanırım kendimi gazeteci kızın yerine koyarak okuduğumdan olsa gerek Ahmet karakteri beni çok yordu sıktı. Nasıl bir yaşamdı o öyle. Bir yandan üzüldüm için için Ahmet adına diğer yandan sinir bozucu geldi duygusuzluğu. 
her karaktere yorum yaptım ilk başlarda
ama sonra 
aslında hiiiiç beklemediğim bir sondu her tahminimi son cümleye kadar yanıltmayı başardı Zülü LİVANELİ.
Kalemine sağlık
çok çok etkilendim.
Altını çizdiğim cümleleri bu sefer kitabın şokuyla yazmamaya karar verdim aslında o kadar çok fazla altını çizdiğim cümle vardı ki bazılarını fotoğrlayarak burdan paylaşayım ama tümü aylaşabileceğimi sanmıyorum...











demiştim:))))



15 Temmuz 2013 Pazartesi

KİTAP KURDU BÖJÜKTEN ÇEKİLİŞ VARMIŞŞ:))

Her çekilişe katılmam ama bu başkaaa
Çok güzel düşünülmüş emeğine düşüncesine sağlık arkadaşımızın...

bol şanslar şimdiden:))

12 Temmuz 2013 Cuma

Onu Ben Öldürdüm Leonardo/ Deniz KAVUKÇUOĞLU


Yine Can Yayınları ve henüz tanımadığım bir yazar,
İsmi ve arkasında bulunan içerik yazısından sanatsal birşeyler arayabilirim düşüncesiyle almıştım bu kitabı.Aslında güzel de bir giriş yapmış. Medici ailesinden bile bahsetmiş. Sanata düşkünlüğüyle karşıma çıkan romanımın baş karakterini sevmiştim başlarda. Yalnız kalmak istemesi Leonardo araştırmaları, merakı, yani kitabın başı çok etkileyiciydi. 
Ama ilerleyen süreçte polisiye sonrasında erotik bir hal almaya başladı. Romanımın baş karakteri öyle sandığım kadar da masum değilmiş aslında. 
Kitap bittiğinde şok oldum NE YANİ ADAM ....:S
neyse:))
 ben yalnızca, kendimce altını çizdiğim cümlelerden bahsetmek istiyorum.
...

"Türkiye'deki okul eğitimi, yaşadığı doğada var olan ağaçları, çiçekleri, kuşları, böcekleri öğretmek bir yana, insana bildiğini de unutturan, hayattan soyutlanmış, çağdışı bir eğitim..."
...
"Bir yerde okumuştum:
Eğer şimdiye kadar yaşadığım hayatsa, hayat olmayanı yaşamak istiyorum..."
...
"Son buluşmamızda "beni çok sev, ama çok özleme!" demişti. 
Nasıl olacaktı bu? Nasıl olabilirdi?"
Özlem, denetlenebilir, frenlenebilir bir duygu değil ki."
...
"Yaratıcılık, başına buyrukluğu, özgürlüğü, bağımsızlığı gerektiriyordu."
...
"Eğer tek başınaysan, bil ki, o zaman yalnızca kendine aitsindir."
...
"Çaresizliğim  nedeni de bu değil mi? Nasıl hayal kurayım? Sınırlarla kuşatılmış, sınırlara hapsedilmiş hayal olur mu?"
...
"Oynadığı son tiyatro geliyor şimdi gözlerimin önüne. Nasıl da ağamış, dizlerime kapanıp yalvarmıştı. Acımıştım, küçülmesine, böcekleşmesine, kişiliksizleşmesine... Bir an yalvarmalarına, bir daha aynı yanlışı yapmayacağına ilişkin verdiği sözlere kanacak, bağışlayacak olmuştum. Ama bu yanlışı yapmadım."
...
"Milan Kunderanın bir sözü geldi aklıma: Utanç, hatanın kendisinden değil, o hatayı başkalarının görmesinden kaynaklanır. Hata yap, ama belli etme, demek mi istemişti yazar?"
...
"Özgürlük de bir bakıma bu değil miydi? İnsansz, tanıksız, yapayalnız bir ortamda inandıklarını sesine vurabilmek."
...




10 Temmuz 2013 Çarşamba

Ayrılıktan Sonra/Jean RHYS


Bitti bitti bu da bitti:))
Sabah başladım akşama bitti ama oldu mu böle:))
Nasıl mutlu oluyorum her biten kitapla her yeni başlayan kitapta:)
Bu kitabı ilk D&R da görüp alıp alıp bırakmıştım. En sonunda da vazgeçmiştim. Sonrasında sevgili İ.R.E.M.C.E. nin blogunda görünce demek ki almalıymışım diye düşündüm ve 2 gün önce yine uğradığım D&R dan yine eli boş dönmedim:)
Kitaba başlayınca  Audrey Hepburn filmi izlermişcesine bir keyif aldım nedense. Daha ilk sayfalardan kitap akmaya başlayınca ilk aklıma gelen oydu. Tabi yanlış anlaşılmasın kitabımın karakteri Julia'yı Audrey Hepburn ile eşleştirdim demedim sadece o tarzda bir film izliyormuş izlemine kapıldım.
Kitapta betimlemelere sıkça yer verilmiş hem mekanlar betimlenmiş hem de insanlar bu yüzden okurken gözleriniz kitapta olmasına rağmen bir filmin içine dalmış hissediyorsunuz kendinizi.
Okurken bir de ayrılık her yerde aynı mıydı bilemedim ama acı hep aynıydı yalnızlığın acısı hep aynı.
Farklı yerlerde farklı kişilerde farklı şekillerde ama hep aynı ...
 hadi madem ki aklınıza getirdim bir Audrey Hepburn filmi izleyelim...
:)
iyi okumalar ve iyi seyirlerr:))

9 Temmuz 2013 Salı

Sönmeyen Ateş/ Osman AYSU


Bir kitabın daha sonuna geldiğim şu saatte yazmadan uyuyamadım.
Osman AYSU tesadüfen kitaplığıma girmiş bir kitaptı çok da ilgimi çekememişti aslında uzun süredir. ama nihayet sonunda elime geçti ve bitti.
Yaz için ağır gelen bir konu ama  kışın soğuk günlerde sıcacık içeceklerle şahane gidicek bir kitap diye düşündüm nedense:)
Birde ne hikmetse savaşlardan gidiyorum bu ara kitap seçimlerimde sonra da etkisinden çıkamıyorum:S

Kitap için söyleyecklerim; aslında ilk başlarda sıkıldım ama sonlara doğru özellikle bugün gözümü hiç ayırmadan akşama kadar okudum diyebilirim.
Savaş dönemini işgal yıllarını ve tüm bu olup bitenlerin arasında hüzün dolu ama sonunda yine de mutluluğun olduğu bir de aşkı anlatıyor.
Kapağı ve sonunun  mutlu sonla bitmesi yeşilçamdan etkilenilmiş olsa gerek:)

sevdim mi SEVDİM

ama ben dikkatimi çeken ve sizinde şöyle bir okuyup da kısacık da olsa düşünmenizi istediğim bir kesitini paylaşmak istiyorum.

Romanın ana karakterlerinden olan Şahap Kumandan  ile sığınmak için kaldıkları çiftliğin bekçisi Zeynel Ağa arasında geçen konuşma:

"Şimdi Anadolu'da Sarı Paşa denen bir kumandan varmış.Derler ki padişah efendimize karşıymış ama bütün memleketi düşmandan temizlemek için ant vermiş. Doğru mudur bu söylenen?"
Şahap tekrar gülümsedi.
"Doğrudur Zeynel Ağa, doğrudur," dedi.
"Ben nelere şahit oldum beyim. Aklım böyle şeylere pek ermez ama geçmiş gösterir ki, padişahımızı devirmeye, saltanattan indirmeye çok yeltenen olmuştur.Fakat sonu hep hüsrandır. Senin görüşünü bilmem ama Osmanlı devrilmez beyim. Düşer kalkar ama allahın izniyle kendini yine toparlar."
"Bu sefer biraz zor ağa.Senin dünyadan haberin yok, düşmanlar bütün memleketi işgal etti."
"Bilirim beyim bilirim. Cahilsek de biz de az çok birşeylerden anlarız. Kim kurtaracak Osmanlıyı sanırsın? O Sarı Paşa mı?"
"Evet"
"Yaramaz beyim. Onda da iş yok. Fazla ümitlenme."
"Neden öyle düşünüyorsun?" diye gülerek sordu Şahap.
"Duyduğuma göre o da İttihatçıymış da ondan."
"İttihatçıları sevmiyor musun?"
"Hiçbiri yaramaz beyim. Dedim ya, bu yaşlı Zeynel Ağa neler gördü neler? Tahsilim yoktur; ırgatım,köylüyüm ama bu saçları değirmende ağartmadım. Yüz senedir bu memlekette hürriyet lafı edilir durur. Hürriyet, adalet, kardeşlik çığlıkları atılır ama o çığlıkları, hep İttihatçılar atar.Sonuç? Sonuç yok.İşte sana son üç İttihatçı paşa daha.Enver, Cemal, Talat. Onlar değil mi bu memleketi batıran? Sen şimdi gelmiş başka bir İttihatçı paşadan medet umarsın. Boşunadır umutların."
Bu karamsarlık tablosu içinde Şahap'ın yüreği sızladı. Cahil bekçinin basit mantığı çevresinde daha fazla tartışmanın anlamsızlığına inandı Şahap. Biraz üzüldü de, çünkü milletin kurtuluşu ancak herkesin buna inanmasıyla mümkün olabilirdi.

İşte böyle aklıma gelmişken eğer hala izlemediyseniz
Sinemada izlerken kahkahalarla güldüğüm ama filmin sonunda gözlerimin dolduğu ve çok beğendiğim bir filmdi.

Kitabımdan bahsettikten sonra bir de kısacık Temmuz başından beri D&R ve migrosdan kendime engel olamayıp her gidişimde bir iki derken işte almışım birkaç parça:)




4 Temmuz 2013 Perşembe

Aşka Veda /Can DÜNDAR



D&R ın 5 tl Can Yayınları kampanyasından yararlanıp birkaç kitap edinmiştim. Aşka Veda da bunlar arasındaydı. Daha önce birçok blogda görüp hakkında pek bişey de okumamışım yalnızca AŞKA VEDA ismi için alınır diye düşünüp almıştım.
Böylece Can DÜNDAR ile ilk tanışmam oldu. Cesur bir yazar olduğunu dilinin kemiği olmadığını net aleminden yazılarına denk geldikçe biliyordum zaten. Bu kitapta öyleydi işte oldukça cesur yazılmış dilini beğenmeme rağmen hani kitap olmasada olurmuş diyebileceğim tarzdaydı. 
ÖNSÖZ e girişini beğenmiştim
Aşk devrimcidir.
Otorite, düzen nizam tanımaz....
diyordu...
sonra...
"Eğer" diye başlayan ilk yazısını daha önce birçok yerde okumuş hatta dinlemiş olmalısınız. Gerçekten hala okumadıysanız işte bu okunmalı diyorum, hatta Can DÜNDAR'ın sesinden 
gerçekten de aşk böyle değilmidir?
kitabın geneli hakkında değil ama altını çizdiğim cümleler üzerinden gidicek olursam, beni sanki benim cümlelerimmiş gibi hissettiren ve oldukça etkileyen "Terk Edilme Acısı" adlı yazısındaki altı çizili cümlelerim...
...
Belki de onu hiç tanımasa daha iyiydi.
Ondan önce alışkındı yalnızlığa; kendi başının çaresine bakabiliyordu.
Bir sabah yalnız uyandı; yanı boştu.
Bahçeyi aradı; yoktu.
Sokağa koştu; uzaklaşan arabanın egzozunu gördü.
Ufukta kayboluncaya  dek süzdü arabayı...
"Nasılsa dönecek,"diye düşündü o an... o gün... o hafta...
"Galiba gelmeyecek,"diye kaygılandı o ay sonu...
"Gitmeseydi keşke," diyip durdu o mevsim...
Ve yıl sonu, "Keşke hiç gelmeseydi,"ye döndü hissiyatı.
Öylesine çökmüştü.
Oysa kimseye güvenmediğinde güçlüydü; aşk, direncini kırmıştı.
Nefretten korkarken aşkla zehirlenmiş, ihanetle yaralanmıştı.
Sessizce ağladığı gecelerde, "Belki de onu hiç tanımasam daha iyiydi,"diye sayıkladı.
Yalnızlık belası, ayrılık acısında alaydı.
...

ve Necdet Şen'in ölü bulunan kedisi melek için söylediği
DEMEK SEVMİŞTİ KATİLİNİ...
bu yazıyı da okumalısınız...
...
Aşk dillendirildikçe yitik bir dostun adı gibi çınlar.
...
ve yine bir başka yazısından cümleler.
AŞK da deprem gibidir diye başlıyordu
Ne zaman kimi vuracağını asla önceden bilemezsiniz .
Sarsılır neye uğradığınızı şaşırırsınız.
Eş dost yardıma koşsa da kolay toparlanamazsnız.Bittiğinde ağır bir enkaz bırakır geride.
Daha da kötüsü tamamen bittiğini sandığınız sarsıntı, hafif şiddette artçı şoklar halinde yıllarca sürebilir. Kalbinizdeki kırık hat, ara sıra yoklar yeniden ...
Aynı baş dönmesi, beklenmedik bir anda tekrarlayabilir.
...
KADINLAR SEYMEN AĞA'DA NE BULDU?
yazısı...
Sahi ne bulmuştuk Seymen Ağa'da ben de ayrı bir severdim o dönem o diziyi de Seymen Ağayı da:))
...
Eskiden zor olan ayrılmaktı; sürdürmek mecburiydi çünkü...
Şimdi ayrılık çocuk oyuncağı; zor olan sürdürmek...
...
Dedim ya ayrılığın eski tadı yok
Şarkılardan belli...
...
Ben şu anda farkettimde aslında ne çok cümlenin altını çizmişim yazmaktan vazgeçtim:))
...
ve benden küçük bir not::

AŞK
aslında bakarsanız yerine başka hiçbirşeyin tutmadığı mutluluktur.
Acısı ise daha önce hiç karşılaşmadığınız bir yaradır hem çok canınızı yakarken hem de mutlaka ama mutlaka izi kalır.
Bense hala çözemedim bu kadar güzel ama bi okada tehlikeli bu duygudan uzak mı durmalıyız acaba...

hadi bir de şarkı: